Mucize #63 – Milattan önce 2 binlerde Gümüş Para Kullanımı

Yusuf Suresi 20. ayet meali: “””Ve O’nu biraz bedel ile sayılmış birkaç dirhem ile satıverdiler ve onlar O’nun hakkında rağbetsizlerden olmuşlardı.”””

Paranın icadı MÖ 600 lü yıllarda Lidyalılara izafe edilmektedir. Bundan öncesinde alışverişin bir yandan trampa usulüyle diğer yandan standartlaştırılmamış ağırlığına göre gümüş madeni gibi maddelerle yapıldığı kabul edilmektedir. Hatta deniz kabukları, hayvan kemikleri gibi maddelerin de kullanıldığı ileri sürülmektedir.

Kuranda Yusuf Suresi 20. ayette Yusuf Peygamberin birkaç “dirheme” satıldığı bilgisi verilmektedir. Dirhem ise gümüş parayı ifade etmektedir.

Gerçekten son arkeolojik keşifler ile eski Mısırlıların ticaretlerinde “şati” ismi verilen belirli ölçüde standartlaştırılmış gümüş para birimi kullandıkları ortaya çıkmıştır. Bu durum ayet ile doğrudan uyum arz etmektedir. Bilinen tarihe göre o yıllarda para kullanımının bile olduğunu söylemek mümkün değilken, Kur’an’ın Mısır coğrafyasında o yıllarda gümüş bir paranın kullanıldığı bilgisini vermesi okurken pek fark edilmeyen ancak aslında mucize içeren bir bilgidir. Düşünsenize sadece Mısırda asla gümüş paranın kullanılmadığı bilgisi bile Kur’anın Allah’ın sözü olduğu iddiasını çökertebilecekken bu ihtimal asla ama asla gerçekleşmemekte, akla hayale bile gelmeyen ve kimsenin bilemeyeceği ayrıntıları Kur’an tamamen doğru vermektedir. Bu beşerin yazabileceği bir kitap değildir.

Yusuf peygamber milattan önce yaklaşık 2 binli yıllarda Lidyalilardan 1000 1500 sene önce yaşamıştır.

Mucize 63: Muhammed Aleyhisselâmın , Müslümanların Mekkedeki Kâbeyi ziyaret ettiği ve burada ibadet ettiklerini rüyada görmesi üzerine müslümanlar büyük bir heyecan ve umutla Mekkeye gitmek üzere yola çıktılar. Mekkeliler müslümanlara Mekkeye ve kabeye giremeyeceklerini söylediler. Bunun üzerine kan dökülmemesi için hudeybiye anlaşması yapıldı.M.S. 628 yılında imzalanan Hudeybiye anlaşmasının dış görünüşüne göre müslümanlar oldukça kendi aleyhlerine olan bir sözleşmeyi imzalamışlardır.

Hatta Ashabı Kiram’ın önde gelenleri ve sahabelerin moralleri gerçekten ve gerçekten bozuktur ve yenilmiş gibi hissetmektedirler ve büyük bir hayal kırıklığı yaşamaktadırlar. Zira tam Mekkeye gireceklerken Mekkeye girmelerine izin verilmemiş üstüne de bu anlaşmayı imzalamışlardır.

Çok geçmeden yine MS. 628 yılında/bir diğer görüşe göre 629 yılında Fetih suresi nazil olmuştur. Müslümanların Mekkeye girememelerinden dolayı son derece moralleri bozukken ayette açıkça Mekkenin Fethi haber verilmektedir.

Fetih suresi 1. Ayet Meali :”””” Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik.””””

Fetih Suresi 27. Ayet Meali : “”””””Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.”””””

Bu ayet Müslümanların yaptığı bir fetih üzerine falan nazil olmamıştır. İşte yukardaki hudeybiye anlaşmasının ortamında nazil olmuştur! Yani gelecekteki mekkenin fethini ve birden fazla fethi müjdelemektedir. Zaten ayetin nazil olduğu ortamdaki tüm psikolojik durum ,Mekke ve hudeybiye anlaşması üzerinedir. Hudeybiye anlaşması da zaten Mekkeye girilememesi üzerine ,imzalanmıştır. Onca sahabenin ve sahabeden en ileri gelenlerin dahi ümitsizliği ortamında, Ayetin kesin bir dille Mekkenin fethine işaret etmesi açık bir mucizedir. Ayrıca 27. Ayette ki başka fethin Hayber fethine işaret olduğu kabul edilmektedir. Gerçekten Müsümanlar hem Hayberi fethetmişler hem de Mescidi Haramı başlarını kısaltmış olarak Mescidi Haram’a girmişlerdir.

Ayetlerin müjde zamanı çok ilginçtir. Çünkü bu ayetlerin indiği zaman bunlar öngörülebilecek ve beklenebilecek hadiseler değildir. Özellikle Mekkenin Fethinden başka yakın bir fethe daha işaret edilmesi çok anlamlıdır. Ve aynen ve aynen de öyle vaki olmuştur.

Peki bu kadar mı hayır! Yine Kurandaki mucizenin veriliş tarzı fevkaladedir

Fetih suresinde bu ayetinde devamına bakıldığında Fetih Suresi, Mekke’nin fethinin, Müslümanlar için bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan ayetlerle doludur. Yani ilgili Fetihten sonra müthiş bir dönüm noktası olduğu ayetlerle vurgulanmıştır. Ve Aynen öylece de gerçekleşmiştir. Bir kitapta gelecekle ilgili o her söylenen nasıl aynen gerçekleşebilir? Hele ki bu gelecek haberlerinin bazıları belki pek çoğu hiç öngörülemez nitelikteyken? Neden tarih ve kader bu kitabı hiç yalanlamaz ve fakat tamamen hep tasdik eder? Zira bu kitap kaderi yazanın kitabıdır.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir