Kuran Hz İbrahim hakkında bilgi verirken onun sırayla yıldıza aya ve güneşe bu benim Rabbim mi diyerek yöneldiğini ve devamında hepsini çeşitli sebeplerle reddedip tevhide ulaştığını şirk koşanlardan olmadığını anlatır. Kuran bu anlatımında 19 yy öncesine kadar bilinemeyen bir antik Babil inancı olan astro-üçlü inanışı hakkında mucizevi bir bilgi verir.
En’âm 76- Gece olup karanlık basınca bir yıldız görmüş de budur Rabbim demişti. Fakat yıldız battı mı demişti ki: Ben batanları sevmem.
En’âm 77- Sonra Ayın doğmakta olduğunu görmüş de Rabbim bu demişti. Fakat batınca andolsun ki demişti, Rabbim bana doğru yolu göstermezse sapık kavimden olacağım ben.
En’âm 78- Derken güneşin ışıklar saçarak doğduğunu görmüş, Rabbim bu demişti, bu daha büyük. Fakat güneş de batıp gidince ey kavim demişti, benim, sizin şirk koştuğunuz şeylerle hiçbir ilgim yok.
Babil’de, Mezopotamya uygarlığında çok önemli bir astrolojik inanç sistemi vardı ve bu sistem üç önemli gök cismiyle ilişkiliydi. Bu üçlü, genellikle “Astro Üçlü” olarak anılır ve Babil mitolojisinin merkezi figürlerinden biri olarak kabul edilirdi. Astro Üçlü’nün üyeleri şunlardı: Sin (Ay Tanrısı) , Şamaş (Güneş Tanrısı), İştar (Venüs Tanrıçası).
Bu üç gök cismi—Ay, Güneş ve Venüs—Babil’de sadece dini değil, aynı zamanda astrolojik inançların da temel taşlarını oluştururdu. Babil astrolojisinde gökyüzündeki bu cisimlerin hareketleri, hem kişisel hem de toplumsal kader üzerinde etkili olduğuna inanılırdı. Bu nedenle krallar ve önemli kişilikler, gök cisimlerinin pozisyonlarına göre hareket eder ve önemli kararlar alırlardı.
Babil’in Astro Üçlü inancı (Sin, Şamaş ve İştar) ve Babil astrolojisi, antik dönemlerden itibaren bilinen, ancak modern dönemde yeniden ilgi gören bir konudur. Bu inancın yeniden gün yüzüne çıkışı ve akademik olarak incelenmeye başlaması 19. yüzyılda gerçekleşti.
Babil ve Mezopotamya uygarlıklarına dair bilgiler, 19. yüzyılda yapılan arkeolojik kazılarla yeniden keşfedildi. Özellikle 1840’lı yıllarda Austin Henry Layard ve Hormuzd Rassam gibi arkeologlar, bugünkü Irak’ta bulunan antik Asur ve Babil şehirlerinde yaptıkları kazılarda kil tabletler ve yazıtlar buldular. Bu yazıtlar, Babil’in dini inançlarını, astrolojik sistemini ve mitolojisini içeriyordu. Babil’in astrolojik sistemi ve üçlü tanrı inancı da bu keşiflerle yeniden gün yüzüne çıktı.
1850’lerde Sir Henry Rawlinson ve diğer dilbilimcilerin çivi yazısını çözmesi, bu kazılarda bulunan tabletlerin içeriğinin okunmasını sağladı. Çivi yazısıyla yazılmış olan Babil ve Asur tabletlerinde, astroloji ve dini inanışlar hakkında detaylı bilgiler mevcuttu. Özellikle Babil astrolojisinin temeli olan bu üçlü tanrı sistemi, akademisyenlerin ilgisini çekerek araştırmaların artmasına neden oldu
Şu ana kadar ilgili ayetleri nasıl okuyorduk? İbrahim peygamber neden yıldızın ayın ve güneşin ilah olmadığını vurguluyordu? Bir yere zihnimizde tam oturmuyordu? İşte şu yüzyılda anlamış bulunuyoruz ki Babillerde gökyüzü cisimleri yıldızlar-ay ve güneş çok kutsal kabul ediliyor ve bunlara tapılıyordu. İşte bu yüzden İbrahim Aleyhisselâm Tevhidi yani Allah’tan başka ilah olmadığını anlatırken gökyüzündeki cisimlerin asla birer ilah olmadıklarını vurgulamaktadır.
Kur’anı söyleyen Zât, kesinlikle babil toplumunun bu inancını tam olarak bilmektedir. Tek öğrendiği bir bilgiyi önplana çıkarmaya çalışmak gibi bir tarzı da yoktur. Ancak siz konuyu öğrendikten sonra Kur’anı söyleyen Zâtın bilgisini yavaş yavaş anlamaya başlıyorsunuz. Muhammed Aleyhisselâm haşa Kur’anı kendisi uydurmuş olsa bu durumu nereden bilebilir? Gerçekten Muhammed Peygamber zamanında babillilerin bu inancı kesinlikle bilinmemektedir. Bakınız chatGBT’ye sorulan soru ve cevabı şöyle :
Soru: Muhammed Peygamber zamanında babillilerin astro üçlü inancı biliniyor muydu?
ChatGPT’nin cavabı : Muhammed Peygamber döneminde (7. yüzyıl), Babil’in eski dini inançları, özellikle de Babil’de yaygın olan astrolojik üçlü inanç (astral tanrılar olan güneş, ay ve gezegenlerin tanrılaştırılması) doğrudan aktif bir inanç sistemi olarak bilinmiyordu. Ancak, bu inançların izleri ve etkileri Arap yarımadasında, özellikle de putperestlik ve yıldızlara tapma gibi geleneklerde dolaylı olarak varlığını sürdürüyordu.
ChatGBT dahi bu durumu ikrar etmektedir. Ancak dini kaynaklardan bunun bilinme ihtimali var olabilir mi? Tevrat ve İncile bakılırsa Hayır!
Zira Tevrat ve İncilde asto üçlü inancı red edilse de bunu İbrahim Peygamberle ilişkilendiren bir metin yoktur. Yani astro üçlü inancına Kur’an yer verilmesi bir mucizedir ancak bu Tevrat ve İncilden alınmış olabilir dense bile Astro üçlü inancının tam olarak İbrahim Peygamber zamanında zirve yaptığı bilgisi Kur’an haricinde hiçbir yerde! yazmamaktadır. Bugün tarihi verilerle yeni öğreniyoruz ki gerçektende İbrahim Aleyhisselâmın kavmi olan Babillerde Astro üçlü inancı korkunç derecede yaygındı. Kur’an, İncil ve Tevrattaki bilgiyi daha çok açmış ve bu inancın hangi tarih ve toplumda hangi Peygamber zamanında yaygın olduğu bilgisini de tam olarak doğru olarak vermiştir.
Aşağıda astro üçlü inancıyla ilgili İncil ve Tevrattan ayetler bulunmaktadır. İbrahim Peygamberle konunun bağlantılandırılmadığı açıkça görülmektedir. Bunu tek yapan Kur’andır !!!
Yeremya 10:2’de “RAB diyor ki: ‘Ulusların yolunu öğrenmeyin, gök işaretlerinden korkmayın; çünkü uluslar onlardan korkar.’”
Tesniye 4:19: “Gözlerini gökyüzüne kaldırıp güneşi, ayı ve yıldızları, gökteki bütün gök cisimlerini gördüğün zaman onlara tapınmaktan ve onlara hizmet etmekten sakın; çünkü RAB Tanrınız, onları bütün göğün altındaki milletler için vermiştir.”
Yeremya 8:2: “Onları güneşe, aya ve sevdikleri, hizmet ettikleri, peşlerinden gittikleri, danıştıkları ve taptıkları bütün gök cisimlerine serip yayacaklar. Kimse onları toplayıp gömmeyecek; toprağın üzerinde gübre gibi olacaklar.”
Ayrıca Babillerde puta tapınma ve çok Tanrılılık inançları da vardı. Kur’anda ayrıca bunlara atıf yapılması da aslında ayrıca bir mucize içermektedir.