Araf suresi 57 ayet meali: “””Ve O, bir Hâlık-i Zîşan’dır ki, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderir. Nihâyet rüzgârları ağır ağır bulutları yüklenince Biz onu bir ölmüş ülkeye sevketmiş oluruz. Derken onunla su indirmiş, sonra da onunla her çeşit meyveleri meydana çıkarmış oluruz. İşte böylece ölüleri de çıkarırız. Gerektir ki, siz düşünüp ibret alasınız.”””
Aynı ayetin başka bir meali : “””O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü bir belde(yi diriltmek) için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz.”””
Rad suresi 12. ayet meali: “””O, o (Hâlık-ı Azîm) dir ki, size korku ve ümit için şimşeği gösterir ve ağır ağır bulutları yaratır.”””
Aynı ayetin başka bir meali : “””Odur ki size korku ve ümid içinde şimşek gösterir, ve o ağırlıkla bulutları inşa eder”””
Ayetlerde açıkça bulutların, yağmur bulutlarının ağırlığından bahsedilmektedir.
Örneğin yaklaşık ortalama bir kümülonimbüs türü yağmur bulutunun ağırlığı 300.000 ton civarındadır. Devasa bulutlarda bu ağırlık milyon tonlara ulaşabilmektedir.
Yanlış duymadınız milyon ton!
Hatta milyonlarca ton.
Bulutların bu pamuk gibi hafif ve sevimli görünümüne rağmen ağırlıkları gerçekten görünümlerine nazaran hayret vericidir. Bu konuyu hiç bilmeyen birisine sorarsanız bulutların kuş kadar hafif olduğunu düşünecektir. Zira ağır olsalar yeryüzüne düşerlerdi gibi bir izlenim vermektedirler.
Ayetteki inceliğe dikkat edilirse; Allah Subhanehu ve Teâlâ belki kendi sanatına dikkatlerimizi çekmek için, yüzbinlerce milyonlarca ton ağırlıktaki bulutları, rüzgar gibi latif, gözle bile görünmeyen hafif bir esintiyle taşıdığını bizlere hatırlatmaktadır.
Bulutların ağır olduğu bilgisi elbette son yüzyıllarda keşfedilen bir bilgidir. Ancak kadim zamanlarda bu bilginin biliniyor olması ihtimali de vardır, en azından bu üzerine çokça düşünülüp dikkat edilse tahmin edilebilir bir bilgidir. Zira bulutlar bu yağmuru taşıdığına göre bu yağmurun ağırlığını da taşıyor olmalıdır.
Ancak havada uçan bir kütlenin yeryüzüne baskısı yoktur. Bulutun ağırlığını bir baskül ile ölçmeye kalksanız sıfır çıkacaktır. Bu da onu aslında ağırlıksız olarak göstermektedir. Ancak ayette tam kesin bir şekilde iki farklı yerde bulutların ağır olduğu bilgisi vurgulanarak belirtilmektedir. 1400 yıl önce bu bilgiyi kaç insandan kaçı bilebilir? Haydi Muhammed Aleyhisselâm bunu bildi, bu insan nasıl bir insan ki gökyüzünden güneşten aydan deniz diplerinden engin okyanuslardan, rüzgarlardan bulutlardan dağlardan bahsederken hepsinde tam doğru bilgiyi en öz ve en mükemmel şekilde verebilmektedir. Bunların hepsini nereden bilmektedir?
Bir tane bilgiyi haydi öğrense yüzlerce (azaltarak söyledim aslında bin-bin -binlerce) farklı bilgiyi 0 hata bilip, en öz en mükemmel ve kainata meydan okur şekilde 0 tereddüt nasıl bildirebilir?
Böyle bir şeyi başaran tarihte bir insan bile yokken, o nasıl bunu kendi bilgisiyle başarabilecektir?
Tarihteki en büyük ilim adamları genellikle bir veya bir kaç konu üzerinde değerlendirmeler yapmışlar ve kısıtlı alanda konuşmalarına rağmen söyledikleri kendi çağları açısından büyük ve önemli olsa bile zaman içerisinde düşüncelerindeki bilgilerindeki fikirlerindeki yanlışlıklar ortaya çıkmaktadır.
Hayrete şayandır ki Kur’an kainatın her yerinden verdiği her bilgi nokta atışı tamamen doğrudur. Bulutlardaki ağırlığa kadar!