Mucize #13 – Hiyeroglif Yazının Anlamına Kuran’da Yer Verilmesi

Duhan suresi 29. ayette firavun ve beraberindekilerin boğularak ölmesinin sonrasından bahsetmektedir. İlgili ayet meali şöyledir “Duhan 29: Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.”

Kur’anı Kerimin başka hiçbir yerinde bu tarz ifade yoktur. Bu ifade sadece burada firavun için kullanılmaktadır. Gerçekten eşine az rastlanacak bir ifadedir. Neden gök ağlasın neden yer ağlasın? Neden böyle bir ibareye Kur’anda yer verilmiş olabilir?

Bu husus yüzyıllar boyu bir sır olarak kaldı.

Mısır hiyerogliflerinin bir yazı ifade ettiği tam olarak bilimiyordu ve bunlar çözülemiyordu. Ancak 1798 yılında  Rosetta taşı bulunca bu taşa dayanarak hiyerofligler çözümlenmiş ve mısır dili çözülmüştür.  Mısır dili çözüldükten sonra firavun için ağıt metni ancak o zaman çözülebilmiştir ve ilgili ağıt metninde aynen şu ifade yer almaktadır: “Diyarlar senin için yas tutar, Sen sıhhatle uyanan olduğun için tanrılardan daha büyük olduğun için gökler ve yer senin için ağlar”

Bu ağıt metnini biz daha yeni çevirebiliyoruz. Halbuki Mısır dili ölü bir dil olup kimse tarafından bilinmiyordu. Peygamber Aleyhisselâm zamanında bilinmiyordu. Hatta Peygamber aleyhisselâmdan önce 5. yüzyılda Horapollo “Hieroglyphica” eserinde hiyeroglifleri sembol olarak kabul ediyordu. Bugüne intikal eden bilgilere göre bu dili anlayan yok varsa  bile bundan haberimiz yok.

Kur’an doğrudan bu hiyerogliflere geçen bu ifadeye atıf yapmaktadır. Halbuki bu atfın yapıldığı zaman yeryüzünde kimse bu hiyeroglifleri anlamamaktadır.

Ayrıca Kur’anda bu ifadeyi öyle vurucu yerde yapmaktadır ki, konuyu anlatanın tüm hikayeyi bildiğini hissedersiniz. Yani bir söz konusu ifadenin kullanıldığı yer bir bilgiyi rasgele öğrenip onu Kur’ana koymuşa hiç benzememekte tam tersine tüm hikayeyi bilen birisinin en vurucu şekilde konuyu anlatırken ki tarzıyla “Gök ve yer onların ardından ağlamadı” ifadesine yer vermektedir.

İşin dikkat çeken yanı eğer hiyerogliflerdeki bu bilgi o zamanın insanları tarafından biliniyor veya bilinebilecek olsaydı elbette o zaman büyük alimler tarafından yazılan tefsirlere ve dini eserlere bu bilgi geçerdi ve ayet şerh edilirken bu konuya ve hiyerogliflere veya Mısırdaki bu kültüre değinilirdi. Ancak bu tarz bir bilgiye hiç rastlamıyoruz.

Kur’anı söyleyen her kimse, Mısırın yazısı bile unutulmuş kültürünü Firavunların arkasından neler söylendiğini nasıl ağıtlar yakıldığını mükemmelen bilmektedir ve hiç bir tereddütü yoktur.

Bu ağıtın rastgele bir şekilde öğrenilip (ki bu da imkansız ama olsa bile) söylenmediğinin tam tersi konunun en vurucu noktası olmasının bir delili de Allah ile firavun arasındaki en önemli nokta ile ilgili olmasıdır. Firavunun iddiası: Allah’ın varlığını kabul etse bile en büyük Rab olma iddiasındadır. Ağıt metninde tam da bu noktaya işaret vardır: “tanrılardan daha büyük olduğun için gökler ve yer senin için ağlar” denilmektedir.

Ayette de tam bu noktaya karşılık verilmekte “Gök ve yer onların ardından ağlamadı” denilmektedir

Kur’anı söyleyen kimse Mısırdaki tüm kültürü ve söylemleri mükemmelen biliyor olmalı ki tam da en ama en vurucu noktadaki ifadeye karşılık vermektedir.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir