Rum suresinde dünyanın en alçak noktasının, nokta atışıyla verildiğini daha önceden belirtmiştik. Bu tarz bir bilginin bilinmesi dünyanın şeklinin bilinmesine göre çok daha zor bir bilgidir. Zira böyle bir bilgiyi bilebilmek için dünyanın tamamının denize olan yüksekliğini tek tek bilmek gerekir. Yeryüzünün topoğrafik haritadaki en alçak noktasını nokta atışıyla veren Rum suresindeki söz konusu ayet kesinlikle mucizelidir. Bu denli kuvvetli bir mucize olmasa da yine de dünyanın şeklinin küre olmasına kuvvetli şekilde işaret eden ayetleri de Kur’anın bir mucizesi olarak inceleyelim.
Şunu belirtelim ki dünyanın yuvarlak olduğu hususu milattan önce dahi biliniyordu. Ancak yaygın ve kesin bir bilgi suretinde değildi. Mesela Eratosthenes dünyanın yuvarlaklığı yanında onun çapını bile gerçeğe çok yakın olarak takriben 75 km farkla hesaplamıştır. Ayrıca Pisagor, Parmenides, Platıon, Aristoteles gibi filozoflar da dünyanın yuvarlak olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak arap yarımadasında bu bilgi hiç ama hiç de yaygın değildi, Antik Yunan ve Hint bilimsel mirasına doğrudan erişim henüz yoktu. Belki ve küçük ihtimal sadece entelektüel çevrelerce biliniyor veya tahmin ediliyordu.
Zümer suresi 5. Ayet meali: “Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine örtüyor, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor…”
Bu ayette geceyi, gündüzün; gündüzü de gecenin üstüne -örtüyor -sarıyor olarak Türkçeye çevrilen Kur’anda kullanılan fiil يُكَوِّرُ Yükevviru kelimesidir. Bu kelime arapçada yuvarlak bir şeyin etrafına dolamak, küre bir şeyin etrafına dolamak anlamına gelir. Hatta o kadar ki bu kelime tam olarak “KÜRE” mastarından gelir. Zaten kelimenin lafız olarak küre sözcüğüne ne kadar benzediği açıktır. Mesela araplar başlarına sarık dolamayı ifade etmek için bu fiili kullanırlar. Bu kelime yuvarlak bir şeyin üzerine bir cisim sarmak için kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu ayette çok açıkça dünyanın şeklinin küre olduğuna işaret vardır. Ayrıca gece ile gündüzün uzaydan bakıldığında dünyada nasıl değiştiği izlenirse (Google Earth dan bunu yapabilirsiniz) ayetin bunu ne kadar fevkalade mükemmel tasvir ettiğini görürsünüz. Gerçekten 1400 yıl önce arap yarım adasında birisinin gözlerinden gecenin gündüzün, gündüzün gecenin üzerine küre bir şeyin üzerinde sarılması ifadesi son derece tuhaf ve gerçekdışı hatta belki fantastik bir kurgu gibidir. Zira bizler dünyadan baktığımızda bunların birbirlerinin üzerine hem de küre bir varlığın üzerinde sarılmasını hiçbir şekilde gözlemlemiyoruz. Halbuki uzaydan bakıldığında gece ile gündüz dünya üzerinde birbiri üzerine dolanır tarzda sarılmaktadır.
Naziat 30: “Ardından yeri düzenleyip döşedi”
Bu ayette geçen دَحَاهَا Deha kelimesi düzenleyip döşedi olarak Türkçeye çevrilmektedir. Burada yeryüzünün döşenmesi belirtilirken “deha” kelimesi ile yuvarlaklığı ifade eden bir kelime kullanılmıştır. Bu kelime yine küre şeklindeki deve kuşu yumurtası anlamına da gelmektedir.
Bu ayette yerin şeklinin tasvir edilmesi son derece makuldür. Zira Allah ayetin öncesinde göğün yaratılmasından bahsetmektedir. Yerin insanla ilişkisi veya işlevleri gibi bir konu değil doğrudan doğruya yerin kendisi ve yaratılması ile ilgili bir ayettir. Bu itibarla şekli hakkında kullanılan ifade konumuz bakımından son derece önem arz eder.
Kur’anda yeryüzünü ifade eden başka ayetlerde vardır. Bu ayetlerde yeryüzünün şekline bir vurgu yoktur ancak insanla ilişkisine vurgular vardır. Ayrıca ilgili ayetlerden yerin şekli ile ilgili bir çıkarsama da yapılamamaktadır. Zira ilgili ifadeler yerin düz olmasına uyum arz ettiği gibi yuvarlak olmasına veya başka bir şekilde olmasına da uyum arz etmektedir. Fakat yukarda belirttiğimiz ayetlerdeki ifadeler yerin sadece – sadece ve sadece küre olmasıyla uyum arz etmekte düz olmasıyla veya başka bir geometrik şekille uyum arz etmemektedir.
Bakara 22: “O, sizin için yeryüzünü bir döşek kıldı” İmam Nesefî (Rahimehullah) (ö. 710/1310) buradaki “firâş” kelimesinden maksadın üzerinde rahatça oturuyor, yürüyor ve uyuyabiliyor olduğumuzu ifade ettiğini, bu kelimeden dünyanın küre veya düz bir zemin olduğu neticesinin çıkamayacağını söyler. Bu ayette geçen firaş kelimesinden dolayı yeryüzünün düz olması gerektiğini söylemek asla doğru değildir. Nitekim bununla ilgili Molla Abdurrahman Câmî de (Rahimehullah) (ö. 898/1492) “Bir şeyin serilmesi, düz bir satıh (yüzey) olmasını gerekli kılmaz. Çünkü cismen büyük bir küre, onun üzerinin serilmiş/yayılmış olmasına engel teşkil etmez” demektedir. Bkz. https://telif.ismailaga.org.tr/kurana-gore-dunya-duz-mudur
Zuhruf 10: “O ki, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı” Bu ayette de yeryüzü ile insan arasındaki ilişkiye atıf vardır. Yeryüzünün insan için adeta beşik gibi korunaklı ve yaşamasına uygun halde olmasına vurgu yapılmıştır. Dünyanın şekli ile ilgili bir çıkarsama yapmak mümkün görünmemektedir. Rad Suresi 3. Ayet: “O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır.” Bu ayetin tefsirinde de müfessirlerimiz yerin şekli ile bir açıklama yapmamışlardır. Ayetten dünyanın şekli ile ilgili bir çıkarsama yapılamamaktadır
Rad Suresi 3. Ayet: “O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır.” Bu ayetin tefsirinde de müfessirlerimiz yerin şekli ile bir açıklama yapmamışlardır. Ayetten dünyanın şekli ile ilgili bir çıkarsama yapılamamaktadır
Böylece Kur’anın bazı ayetlerinin yerin küre olduğuna doğrudan doğruya işaret ettiğini bazı ayetlerinin de şekle vurgu yapmayan farklı şekillerde yorumlanabilecek ayetler olduğunu görürüz. Bunun anlamı dünyanın Kur’ana göre ancak küre olabileceğidir. Zira aksini kabul ilk bahsettiğimiz ayetlerle çelişir ancak dünyanın küre olduğunu kabul Kur’andaki hiçbir ayetle asla çelişmez tam tersi Kur’ana muvafık olur. Zaten bu ikinci olarak dünyadan bahseden ayetlerin dünyanın şekline hiç odaklanmadığı doğrudan dünyanın insan ve canlılarla ve tabiatla ilişkisi bunun hikmetleri gibi konularda olduğunu görürüz. Bu ayetlerdeki ifadelerden dünyanın şekline ilişkin net bir çıkarsama yapmak da zaten mümkün değildir.